Doç. Dr. Fatih ÖZÇELİK
Düzceli komutan Marcus Aurelius Antoninus’u anlatmaya devam edelim. Geçen haftaki yazımızda sıradan bir asker olarak Roma Lejyonlarından birine katıldığını söylemiştik. Peki nedir Roma Lejyonu? Bunu kısaca açıklayalım. Lejyonun kelime anlamı Latince “Legio” kelimesinden gelmektedir ve “seçilmişler” demektir.
Roma Cumhuriyeti ve Roma İmparatorluğu dönemleri boyunca tüm Roma ordusunu temsil eder. Bu ordunun askerleri özenle seçilirdi. İlk başlarda mülkiyet yeterliliğine sahip Roma vatandaşları, lejyonlara zorunluluk esasına ve belli şartlara göre askere alınırdı.
Ancak sınırların genişlemesi ve buna bağlı olarak da asker ihtiyacının artması, Erken İmparatorluk Dönemi’nde(M.Ö. 30 – M.S. 284 ) bu uygulamanın gevşetilmesine neden oldu.
Bu kapsamda Roma, topraksız olan ve vatandaşlık hakkı olmayan kişileri de lejyonlara almaya başladı. Bu kişiler daha sonra hizmet yoluyla vatandaşlık kazanıyorlardı. Prusias’lı yani Düzceli Marcus Aurelius Antoninus da bu gruba dahildi.
İsterseniz Düzceli Marcus Aurelius Antoninus’un Roma ordusundaki pozisyonunu tam anlayabilmemiz için Roma Lejyonlarının yapısından çok kısa bahsedelim. Şöyle ki Roma tarihi boyunca lejyonların yapısı büyük değişimlere uğradı. Ancak bizi Marcus Aurelius Antoninus’un dönemi ilgilendirdiği için bu devreyi yani Erken İmparatorluk Dönemi’ni ele alalım. Bu dönemde Roma ordusu genelde 30 lejyondan oluşmaktadır. Her lejyon ortalama 5800 kişidir. Lejyonlar, Kohortlara(cohortes) bölünmektedir. Her Lejyon 10 kohorttan Kohortlar günümüz ordularında tabura denk gelmektedir. Kohortlar her biri bir centurion tarafından komuta edilen altı Centuria’ya bölünmektedir.
Roma, lejyon kayıtlarını tutma konusunda çok hassas davranmıştır. Lejyonun askeri yapısı, kaç kişiden oluştuğu, askerlerin özellikleri, komutanların adları hep kayıt altına alınmıştır.
Bugün biz Roma ordusundaki Düzceli askerlerin ve komutanların isimlerini, rütbelerini, görev yaptıkları yerleri biliyorsak bunu çok sıkı tutulan kayıtlara borçluyuz. Bir de komutanlar hakkındaki bilgileri bunların adına dikilen yazıtlardan öğreniyoruz. Zira Düzceli Marcus Aurelius Antoninus hakkında da hem ordu kayıtlarından hem de Prusias’ta adına dikilen yazıtlardan bilgi sahibi oluyoruz.
Prusias’lı yani Düzceli Marcus Aurelius Antoninus, İmparator Marcus Aurelius döneminde bir lejyoner eri olarak askeri hayatı başlamıştı. Hizmeti, disiplini ve çalışkanlığıyla Roma vatandaşlık haklarına sahip oldu. Savaşlarda kahramanca savaşması ve cesareti sayesinde erlikten subay sınıfına geçti. Bir müddet alt rütbelerde görev yaptıktan sonra “Centurio” rütbesine terfi etti. Bu rütbe lejyondaki en önemli rütbelerden birisidir.
Günümüzde yüzbaşı/yarbay rütbelerine denk gelmektedir. Centurioların çoğu 80-100 askerden oluşan centurialara komuta ederdi. Ancak bazı kıdemli centuriolar Kohortlara komuta edebildiği gibi bazıları da lejyon içerisinde diğer önemli görevleri üstlenebilirdi.
Cesur asker Düzceli Marcus Aurelius Antoninus şüphesiz “Centurio” rütbesinde iken Kohortlardan birine komuta etmiştir. Çünkü kendisi bir müddet sonra Roma ordusundan pek az yüzbaşının yükselebildiği “Primipilus(İlk Mızrak)” rütbesine yükselmiştir.
“Primipilus”ların bir özelliği de Roma ordusunda en yüksek maaşı alan komutanlar olmalarıdır. Bu komutanlara Severus döneminde 144.000 Sester (Sestertius), Caracalla döneminde 216.000 Sester ve Max.Thrax döneminde ise 432.000 Sester maaş ödenmiştir. Yani Temel ücretin 60 katı maaş almışlardır. Marcus Aurelius’un en az 25 yıl orduda kaldığını ve bunun da en az 5 yılının da “Primipilus”luk olduğunu düşünürsek zengin mal varlığının kaynağını tahmin etmiş oluruz.
Bazı gözde ve başarılı Primuspilusların çok azı emekli olunca “Equestrian(Süvariler)” adı verilen sınıfa geçerlerdi. Bu durum onlar için büyük bir şerefti. “Equestrian” Roma İmparatorluğunda iki üst sosyal sınıftan birinin mensuplarına verilen isimdir. Elit ve soylu askerleri tanımlayan bir unvandır.
Başarılı ve cesur asker Düzceli Marcus Aurelius Antoninus emekli olduğunda onurlandırılarak “Equestrian” sınıfına seçilmiştir. Artık o, Roma elit ve soylu tabakasının bir mensubudur.
Lejyonlarda uzun süre görev yapmış, birçok savaşa katılmış bu tecrübeli askerin emekli olmasına rağmen tecrübesinden ötürü resmi hizmete devam ettiğini görmekteyiz. Zira kısa bir süre sonra İmparator Caracalla tarafından “İmparator Procuratoru” olarak görevlendirilmiştir. Fakat Marcus Aurelius Antoninus doğduğu, çocukluk ve ilk gençlik yıllarının geçtiği memleketini çok özlediğini söyleyebiliriz. Çünkü Roma’daki görevlerini ve Roma’daki şaşalı yaşamını geride bırakıp 20’li yaşların başında bir lejyon eri olarak terk ettiği Düzce’ye ilerleyen yaşında “Primipilaris”, “Equestrian” ve “İmparator Procuratoru” olarak geri dönmüştür.
Akdeniz Üniversitesi’nden Mustafa Adak ve Münih Teknik Üniversitesi’nden Konrad Stauner Düzceli Marcus Aurelius Antoninus’u konu alan “Zur Stellung Von Armeeangehörıgen In Ihren Heımatstädten: Der Fall M. Aur. Antonınus Aus Prusıas Ad Hypium” adlı bir makale kaleme almışlardır. Bu makalede yazıtlar ışığında Marcus Aurelius Antoninus’un Prusias’taki konumu tam anlamıyla ortaya konulmuştur. Onun Prusias için ne denli önemli bir şahsiyet olduğunu şöyle anlayabiliriz: Roma döneminde Prusias kentinde ve kentin çevresinde 12 phyle(kabile) yaşıyordu. Bu 12 kabilenin her biri, tiyatronun güneyinde bulunan kentin ana caddesine karşılıklı olarak onun heykellerini dikmiştir. Ne yazık ki heykeller günümüze kadar ulaşamadı. Şuan yapılan tiyatro ve çevresinde yapılan kazılarda en azından heykellerinden birine ulaşabileceğimizi umut ediyoruz. Avunduğumuz tek konu 3 heykel kaidesinin günümüze kadar ulaşabilmiş olmasıdır.
Bunlardan ilki Fransız Georges Perrot tarafından bulunmuş ve 1872’de ilim âlemine kazandırılmıştır. Diğer ikisi de 1970’lerin başında bir yol çalışması esnasında bulunmuştur. Bir şahsın tüm kabileler tarafından onurlandırılması çok az rastlanan ve sıra dışı bir olaydır. Bu durum bize Marcus Aurelius Antoninus’un kendi memleketinde ne derece yüksek bir konuma sahip olduğunu ve sevildiğini açıkça göstermektedir.
Bitinya kentlerinde, Roma vatandaşı bile olmayan sıradan bir gencin ordudaki cesareti ve kahramanlıkları sayesinde aristokrasi sınıfına yükselmesini belgeleyen başka bir örnek yoktur. Roma kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre bütün subaylar soylu ve elit tabakanın mensupları olarak orduya katılmışlardır. Değerli okurlar bize ayrılan sütunu bu hafta da fazlasıyla doldurduk. Sonraki yazılarımızda fırsat buldukça Düzceli komutan Marcus Aurelius Antoninus’u veya Roma ordusunda görev yapmış diğer asker ve subayları anlatmaya devam edeceğiz…